Sevgi ve şefkatle, fikren ve bedenen sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde her zaman büyük bir sorumluluk üstlenmiş olan anneler, aile ve toplum hayatının temel direğidir. Bizi millet yapan değerlerin her birimizde hayat bulmasında, yaşatılmasında en büyük pay cennetle müjdelenen annelerindir. Hoşgörünün ve şefkatin tükenmez pınarı olan anneler, gelenek ve değerlerimizin geleceğe taşınmasının da teminatıdır.
Annelik, duygu dünyasına sahip bütün canlılar için şefkatin, merhametin, fedakârlığın, karşılıksız vermenin, esirgemenin en somut ifadesi olan yüce bir kavramdır. Medeniyetimiz, Hazret-i Havva’dan bu yana kadını ve anneyi yüceltmiş, toplum içerisinde kadına ve bilhassa anneye ayrıcalık sağlamıştır. İslam medeniyetinde kadın hiçbir zaman erkekten ayrı düşünülmemiş, anne olan kadına daha fazla hürmet gösterilmiştir.
Batı medeniyeti, kadın ve anne ile sorunlu bir medeniyettir. Sorunları perdelemek, vicdanları susturmak için de geçici tedbirlerle samimiyeti kendinden menkul günler icat edilmiştir. Günlerin samimi bir niyetin ürünü olmadığının bir göstergesi de, bu günlerde tüketimin artmasına ilişkin oluşturulan atmosferdir. Bu yönüyle Anneler Günü, kapitalizmin tüketim çılgınlığını köpürttüğü yeni bir imkân olmaktan öteye bir anlam taşımamaktadır.
Batı medeniyeti ile ilişkilerimizin gelişmesi, kendi medeniyet değerlerimizden uzaklaşmamız oranında söz konusu günler toplumumuzda da dikkate alınan, kutlanan ritüeller haline gelmiştir. Asıl olan, cenneti annelerin ayakları altına koyan medeniyetimizin birikiminin farkına vararak anneleri, babaları, kadınları, öğretmenleri bir ömür boyu baş tacı etmektir.
Var oluşumuzun ilk anından son nefese kadar derdimizi, yükümüzü çeken annelerimize sevgi ve hürmetle, iyilik ve güzellikle davranmak, hizmetlerinde olmak başta gelen görevimiz olmalıdır.
Anneye ihtiram, varlığa, barışa, kardeşliğe, birlikteliğe, aile olmaya saygıdır. Anneye saygı olmaksızın gerçek sevgi, gerçek anlayış, hoşgörü anlaşılamaz. Çünkü onların kalbi, sevgiyi içlerinde evrensel duygu olarak büyütür. Orada asla husumete yer olmaz. Kalplerinin sıcaklığı, bütün iklimleri sarar, ayrımları önemsizleştirir. Evlat sevgisi ve acısı üzerinden insan sevgisi ve ızdırabının ne demek olduğunu en iyi onlar bilirler. O asil, o çilekeş analar ilâhî coşkuda olduğu kadar, hayatın her yükünü, her ağırlığını da içlerinde taşımış, taşımaya da devam ediyorlar. Onların içi dert yumağı olsa da; omuzları acı, hasret taşımaktan çökse de, fedakârlığın canlı abidesi annelerimizin kalbi yine de kıtalar kadar geniş olmuştur.
Ne yazık ki, tevarüs ettiğimiz medeniyet değerlerimizle uyumlu olmayan bir saygısızlığın, kadına şiddete varan çirkinliklerin örnekleri de az değildir. Ahlaki ve insani yozlaşmanın en hazin kanıtı olarak sık sık karşımıza çıkan kadına şiddet olaylarının önüne geçilmesi, bu yönde tedbir alınması elzemdir. Zira anneler huzurlu olursa bütün millet huzurlu olur. Anneler sevinir, gülerse bütün ülke sevinir, güler; anneler ağlarsa, ağlıyorsa bütün bir ülke de ağlıyor demektir.
Annelerimizi, medeniyet öğretilerimiz çerçevesinde her zaman başımızın tacı eylemek durumundayız. Çünkü bir ülkenin gerçekten mutlu olabilmesinin yolu, annelerin yüreklerini kazanmaktan, yüzünü güldürmekten, onlara huzurlu bir ortam oluşturmaktan geçer. O yüzden annelerimizi mutlu etmek, onların yüreklerini sevgiyle doyurmak, nefes aldığımız her gün annelerimizin merhametine, şefkatine ve ilgisine layık olmaya çalışmak hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.
Eğitim-Bir-Sen olarak, üzerimizde ödenemez hakları bulunan, varlıklarını hiçbir değerle ölçemeyeceğimiz annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyor, şefkatlerine, merhametlerine ve dualarına her zaman muhtaç olduğumuz bilinciyle tüm annelerimize hayırlı bir ömür diliyoruz.