Sözleşmeli öğretmenlik gibi daha önce denenmiş, sonuçları görülmüş ve vazgeçilmiş bir uygulamanın yolunu tekrar açan kanun maddesi teklifi, TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu'ndan maalesef geçmiş bulunmaktadır. Konunun gündeme geldiği ilk andan itibaren ve meclise sevk edilme aşamasındaki kritik süreçlerde bu tasarıyı eğitim ve eğitimcinin yararına görmediğimizi, sakıncalarını, itirazlarımızı yetkililere ve komisyon üyelerine ilettik. Sahada olan, öğretmenler odasının psikolojisini bilen en büyük mesleki örgütlenme olarak mesleğin bugüne ve geleceğine dair perspektifi açıkça ortaya koyarak “cezbi yollar varken ve arzulanıyorken cebri yollara tevessül etmek birçok tartışmayı yeniden başlatacak, kimseye bir şey kazandırmayacaktır” dedik.
Sözleşmeli personelin memur kadrosuna geçirilmesine ilişkin 632 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin aynı parti hükümeti döneminde ortaya konulan gerekçesi bugün aynen cari iken bunun hilafına bir adım atmaya çalışmak çelişkidir. Oradaki gerekçe bizim karşı çıkışımızın da kanıtıdır.
Sözleşmeli öğretmenlik şimdi 2006 yılında olduğu gibi, hiçbir plan program yapılmadan özlük hakları vb. sonuçları konusunda hiçbir öngörü ve analiz yapılmadan sadece öğretmenin kalıcı istihdamının sağlanmasının cebri bir yolu olarak kullanılmak istenilmektedir. Sözleşmeli öğretmenliği yeniden hayata geçirmek istemek, geçmişten ders almamak, eğitim-öğretim hayatına olumsuz yansımalarını görmemek ve kestirememek, yer değiştirme başta olmak üzere özlük haklarına ilişkin mahkeme kararlarını dikkate almamak, yürütülmesi zor, umulan hedefe erişmenin neredeyse imkânsız olduğu şevk kıran cebri bir düzeni yeniden kurmak istemektir.
Sosyo-ekonomik açıdan yeterince gelişememiş bölgelerde öğretmenlerin kalıcı istihdamlarını sağlamanın yolu mahkemelerden dönecek cebri tedbirler değil ancak cezbedici teşviklerdir tespitimizi aynen deklare ediyoruz. Maksat, öğretmen istihdamında zorluk çekilen bölgelerde uzun vadeli, kalıcı bir istihdam sağlamak ise genel yetkili sendika olarak toplu sözleşme masalarında defaatle dile getirdiğimiz üzere söz konusu bölgelerde öğretmenlerin kalıcı olarak görev yapmalarını teşvik edecek maddi ve gayri maddi katkılarla bulunmaktır. Öğretmen istihdamında güçlük çekilen bölgelerdeki istihdam sorununu, mesleğe aidiyeti zorlaştırıcı, kendini güvende hissetmeyen zoraki şartlar içinde bırakılmış, aile bütünlüğünü tehdit eden sözleşmeli öğretmenlik veya ücretli öğretmenlik gibi palyatif yollar değildir. Konu Devlet Memurlarına Ödenecek Zam ve Tazminatlara İlişkin 2006/10344 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının ekinde yer alan II. Sayılı Cetvelin (E) Teknik Hizmetler ve (F) Sağlık Hizmetleri sınıfında yer alan personele görev yaptıkları bölgelere göre ek tazminat ödenmesi uygulaması çerçevesinde ele alınmalıdır. Teknik hizmetler ve sağlık hizmetleri sınıfını, sözleşmeli personel ve yer değiştirme yasağı gibi uygulamalarla zorla göndermekten kaçınan iradenin, eğitime verdiği önem sözde mi kalacaktır?
Sözleşmeli öğretmenlik de, kadro hakkını kazanmak için bir öğretmenin aile bütünlüğünden vazgeçmesi bunun yanında bazı temel hakların gasp edilmesi, kadro için sadece mülakatın belirleyici unsur olması da tartışmaya açık bir durumdur.
Hükümeti ve Bakanlığı, ilerleyen zamanda geri adım atmak durumunda kalacağı bu hatalı uygulamadan vazgeçip öğretmeni teşvik ile şevklendirecek, istihdam olarak kalıcılığı sağlayacak uygulama açısından süreklilik arz edecek yöntemlere davet ediyoruz.