Bir yıl önce, 15 Temmuz 2016’da, ülkemiz işgalin ve parçalanmanın eşiğinden döndü. Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe ve işgal girişiminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen süreç olarak sıcak etkisi hâlâ devam eden 15 Temmuz direnişini azalmayan heyecan, çoğalan kararlılık, sarsılmayan inançla bugün ve yine yaşıyormuşuz gibi anmaya, o diriliş ruhunu yaşamaya ve yaşatmaya devam ediyoruz. İhanet sinsi planlarıyla devam ediyor, direnişimiz de yüksek bir bilinç ve eylem planında devam edecektir.
15 Temmuz’da kanlı bir darbeyle başlayan işgal girişimi, en az bin yıldır varlığımızı, sömürü ve talana dayanan emperyalist planları önünde engel gören şeytani güçlerin, bizi tarihten ve coğrafyamızdan silmek için giriştikleri bir saldırıdır. Bu saldırının Malazgirt’ten Çanakkale’ye kadar tüm karşılaşmalarda gördüğümüzden farklı en yakıcı tarafı, içerideki işbirlikçi hainlerin, emperyalistlerin kirli, zalim amaçlarına ‘hizmet’ etmeleriyle yapılmış olmasıdır. Akıllara ziyan bir teslimiyetle benlikleri istila edilmiş mankurtlardan oluşan ihanet ordusu, insanî ve dinî değerlerimizi sömürüp istismar ederek toplum ve devlet içinde yuvalanmış, sinsi çalışmalarla örgütlenmiş ve sonunda kıtalar, okyanuslar ötesinde karargâh kurmuş karanlık efendilerinin emriyle millî varlığımızı hedef alarak organize, ölümcül saldırılarını başlatmışlardır. Hayatî önemdeki millî hedefler, uçak ve helikopterlerden atılan bomba ve füzelerle vurulmuş, tanklar halkın üzerine sürülmüş, insanımız ağır makineli tüfeklerle taranmıştır. 249 vatan evladı şehit verilmiş, 2 bini aşkın vatandaşımız yaralanmıştır. İnsanımız, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine ölümüne direnirken, dış mihrakların ve birçok batılı ülkenin halktan ve demokrasiden yana tavır almadıkları gibi, darbecileri destekleyen, onları koruyan tutumu yaşanan facianın derin bağlantılarını göstermesi bakımından ibret verici olmuştur. Bir yıl sonra bile sözde demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerden yana olduğunu söyleyen malum güçlerin hâlâ darbecileri koruyan tutumu düşündürücüdür.
15 Temmuz, alışılmış bir darbe girişiminden öte, doğrudan ve kanlı bir işgal girişimi olması sebebiyle sadece bizim değil, bulunduğumuz coğrafyanın her bakımdan kaosa sürüklenmesi amaçlanmıştır. Eğer bu hain kalkışma başarılı olsaydı, bölünmenin kaotik cehenneminde kurgulanan iç savaş en çok da ümmetin ve ülkemizin üzerinde kötü emelleri olanları sevindiriyor olacaktı. Hamd olsun, milletimiz, tarihten aldığı basireti, her istiklal mücadelesinde gösterdiği cesareti ve vatan söz konusu olduğunda ortaya koyduğu kahramanlığıyla düşmanın tuzaklarını başına geçirdi. İşgalcilerin, bu destansı direnişle püskürtülmesi, o gece bize dua eden bütün mazlumlar ve başka coğrafyalardaki kardeşlerimiz için de önemli ve örnek bir olaydır. Tarihin en zor gecelerinden biri olan bu geceyle başlayan fiili direniş yeni bir diriliş ve batmayacak bir zafer güneşidir. Bu gecenin örnek direniş ve dirilişi, başta medeniyet coğrafyamız olmak üzere, bütün mazlum halklara uyanış ve toparlanışa dair güç ve ilham verecektir.
15 Temmuz zaferi, benliğimiz, kimliğimiz ve inancımızla var olduğumuzun ve hep var olacağımızın yeniden tarihî tescilidir. Sonucu ne olursa olsun, bu topraklarda bize rağmen hiçbir hesabın tutmayacağının; art niyetlilerin kurdukları oyunları bozacağımızın, tuzaklarını başlarına yıkacağımızın destanıdır. O gece millet kendisine karanlığı bir kader olarak dayatmak isteyenlere demokrasi, özgürlük, bunlardan da önce insan onuru adına şanlı bir direniş göstererek; şehitleriyle adanmış, gazileriyle inanmış, kahramanlarıyla meydan okuyan görkemli bir cevap vermiş, darbeyi darbecilerin başına geçirmiştir. Sezai Karakoç’un dediği gibi, “Geceye yenilmeyen her kişiye, ödül olarak bir sabah, bir gündüz, bir güneş vardır.”
O gün bütün ufuklar şehitlerimizin şehadetiyle aydınlandı, gazilerimizin omuzlarına düşen yıldızlarla tarihe kazındı. O gece bütün millet tanklara siper, bombalara hedef oldu; tarih boyunca gösterdiğimiz yürüyüşü o gece kaldığımız yerden devam ettirerek zafer güneşine yeni bir yolculuk başlattı.
15 Temmuz, kutlu bir diriliş ve tüm iklimleri saracak olan yepyeni ufuklara asil bir yöneliştir. Tarih, damar damar çatlayarak gelen bir çağın müjdesiyle yüzünü tekrar bize dönmüştür.
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen olarak, vatan savunmasının söz konusu olduğu o gece hiç tereddüt etmeden, sağımıza solumuza bakmadan, bahane ve gerekçe üretmeden, başka hiçbir hesap yapmadan alanlara; milletimiz için, onurumuz, irademiz, özgürlüğümüz, çalışma hayatının geleceği, güvencesi için karanlığın ve tankların karşısına çıktık. Her zamanki gibi milletten yana, zalimlere karşı olduk. O gece, hepimiz ülkemizin baştan sona direniş hattı olan her karışında, her noktasında millete ve medeniyetimize bağlılığımızın samimi gereğini ve görevini yerine getirdik.
O gece, koca bir millet ve gönülleri bizimle olan bütün ümmet, kalplerindeki ışığın aydınlığıyla karanlığın üstüne üstüne yürüdü. Vurulanlarımız, şehit düşenlerimiz oldu. Aralarında üyelerimizin de bulunduğu tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Onlar, uhrevi hayatın kazançlarını menzil edindiğimiz bu yolda, bizleri nesilden nesile aydınlatacak ölümsüz meşalelerdir. Şehitler ölmez.
Biz diriliğimizi, dirliğimizi gazilerimizin kahramanlığına borçlu olduğumuzun idrakindeyiz. Hâlâ kanayan, acısı dinmeyen yaralarıyla aramızda yaşayan, çoklarının tedavisi sürmekte olan gazi kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz.
Millet olarak, geçen yıl ateşten, kandan ve candan geçerek ihaneti teslim aldıktan sonra başlattığımız demokrasi ve vatan nöbetini, aynı duygularla bu yıl da belirlenen tarihlerde 81 ilimizde sürdüreceğiz, şehitlerimizin uhrevi hayatlarına dualar göndereceğiz. Böylece sadece tarihe not düşmeyecek, ayrıca bilincimizi canlı değerlere dönüştürerek hep muhafaza edeceğiz, gelecek nesillere bir ibret destanı olarak taşıyacağız. Diri bilincimizin kararlılığını var olduğumuz sürece gösterecek, 15 Temmuz’da canlanan Çanakkale ruhunu unutmayacak, unutturmayacağız ve nesillere asıl mirasımız olarak bırakacağız.
Millete ve devlete ihanet eden odakların kökü kazınıncaya kadar duyarlılığımızda bir azalma olmayacak. İhanet karşısında bir santim bile geri çekilmeyeceğiz.
Bu vesileyle, hainlerin hak ettikleri akıbete bir an önce uğramalarını, adalet karşısında hak ettikleri cezayı almalarını bekliyor, milletin vicdanında tarih boyunca kanlı ve kirli bir kukla olarak anılacaklarını biliyor; o geceyi aydınlatan zafer güneşini bu millete armağan eden şehitlerimize rahmet diliyor, gazilerimize hürmetlerimizi arz ediyoruz.
Bu milletin o gece başlattığı fiili direnişin, bugünlerde farklı şekillerde sürdürülen kirli emelleri de bozacağını, tarihin bizi davet ettiği geleceğe milletçe ve kardeşçe yürüyeceğimizin bilinmesini istiyoruz.